Yarasa yılı başladı
Ekolojik dengeye büyük katkısı olan yarasaların birçok türü yok olmak üzere.
Birleşmiş Milletler, gecenin efendileri yarasaların korunmasına dikkatleri çekmek için 2011 ve 2012 yıllarını yarasa yılı ilan etti.
Geceleri aktif olan, baş aşağı uyuyan ve radarla avlanan yarasalar, dünyanın en gizemli hayvanları sayılıyor. Çünkü birçok ilginç becerisi olan dünyanın bu tek uçan memelisinden insanlar bir hayli korkuyor. Yarasalar genelde nemli, karanlık mağaralarda yaşadıkları için tarihte hep ürkütücü hikayelerle ilintilendirilmişlerdir. Yarasa çıkardığı ilginç sesler nedeniyle birçok korku filmine konu olmuş, sık sık vampir efsaneleriyle özdeşleştirilmiştir. Avrupa Yarasaları Koruma Sekreterliği Başkanı Andreas Streit, bin 200 farklı türü olan yarasaların yarasaların insanlar için kesinlikle bir tehlike oluşturmadığını savunuyor:
”Çünkü insanların yarasalar hakkında düşündükleri genelde birer önyargı ve öcü masalından ibaret. İşte bu nedenle kamuoyunu bilinçlendirmek ve büyüleyici bir yaşam tarzına sahip bu ilginç hayvanların özelllikleri ve birçok insan tarafından bilinmeyen becerileri hakkında bilgi vermek, onları koruma kampanyamızın öncelikli amacı.”
Yarasaların ekolojik dengeye yararları
Andreas Streit, yıllardır başarı ile sürdürülen yarasaları koruma kampanyalarını yakından tanıyor. Avrupa Yarasaları Koruma Sözleşmesi 2011’de 20’inci yılını dolduruyor. Bu sözleşme Avrupa’da meyvelerini vermişe benziyor. Zira Avrupa’da yaşayan yarasa türlerinin sayısı son yıllarda ya artış gösteriyor ya da azalmıyor. İşte bu başarının önümüzdeki iki yıl içerisinde dünyanın diğer bölgelerindeki yarasa tür ve sayılarını korumak için de genişletilmesi öngörülüyor. O nedenle Birleşmiş Milletler, goril ve yunus yıllarının ardından önümüzdeki iki yılı yarasa yılı ilan etti. Amaç dünyanın ekolojik dengesinde önemli rol oynayan yarasaların korunması gerektiğine işaret etmek. Andreas Streit, baş aşağı tutunarak uyuyan, yüksek frekanslı ses dalgaları ile yönlerini bulan bu gizemli hayvanların, ekolojik dengenin korunmasına olan katkısını şöyle özetliyor:
”Genelde kuşlar geceleri uyur. Gece aktif olan kuşlar kendilerinden büyük hayvanları avlar. Örneğin baykuş gibi. Bununla birlikte sivrisinek gibi geceleri aktif olan birçok böcek türü var. Bunların çoğu sadece biz insanlara değil aynı zamanda ekine ve ormalara da zarar verir. İşte bu zararlılarla doğal mücadele sadece yarasayla mümkündür. Çünkü yarasalar bu böcekleri avlarlar. Bu mücadeleye şöyle bir örnek verirsem, yarasaların ekolojik dengeye yararı daha kolay görülecektir. Bir yarasa her gece yaklaşık 5 bin – 6 bin sivrisinek yiyebilir.”
Yarasanın doğaya yararı sadece haşere tüketmekten ibaret değil, aynı zamanda birçok bitkinin çiçeklerindeki polenleri taşıyarak döllenmesine ve meyve vermesine de yardımcı olur. Hatta sadece yarasalar sayesinde döllenebilen bitkiler bile var. Bunlar arasında birçok egzotik mevyenin yanısıra incir, mango ve avakadoyu saymak mümkün.
Yarasa türleri yok olma tehlikesi ile karşı karşıya
Ancak yarasaların bütün bu yararlarına rağmen dünyanın büyük bir kısmında türleri yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Çünkü tarımcılıkta kullanılan mücadele ilaçları, bu böcek yiyen yarasaların ölümüne neden oluyor. Aynı zamanda vücudu fareye benzeyen bu uçan memeliler, kuduz gibi bazı hastalıkları taşıdığı gerekçesi ile dünyanın çoğu bölgedesinde öldürülüyor. Birleşmiş Milletler Yarasaları Koruma Sekreterliği Başkanı Andreas Streit, yarasaların kuduz taşıyıcısı olsalar bile, ne insanlara ne de başka bir hayvana saldırmadıkları için bu hastalığı bulaştırmadıklarını ifade ediyor.
İşte bu nedenle Avrupa’daki yarasalar üzerine uzmanlaşmış Birleşmiş Milletler ekibi önümüzdeki iki yıl boyunca bütün dünyada, çeşitli çevre koruma örgütleri, hayvanat bahçeleri ve üniversitelerle ortak çalışmalar yütüterek yarasa türlerinin korunması için çalışacak