HaberlerSağlık

Uzmanından direnç artırıcı tavsiyeler

Grip virüsü her kış mevsiminde olduğu gibi yine kapıyı aldı.

GRİPTEN KORUNMANIN REÇETESİ

Grip virüsü her kış mevsiminde olduğu gibi yine kapıyı aldı. Ama bu kez daha erken ve daha fena çaldı. İşyerlerinde çalışanların koltuklarının neredeyse yarıya yakını boş. Öğrencilerse, okul sıralarını değil hastane koridorlarını dolduruyor bu aralar. Salgına karşıysa şüphesiz kuvvetli bir bünye, dirençli bir vücut gerekiyor. İşte tam da bu noktada, bugünlerde yiyip-içtiklerimiz her zamankinden çok daha fazla önem taşıyor. “Grip insanda iştah mı bırakıyor” deseniz de, uzmanların hem gribe karşı kurtarıcı hem de grip olmuşlara çok önemli, bir o kadar da uygulanması çok basit reçetesi var…

Öyle bir güçsüzleştiriyor, öyle bir kırıyor ki direnci; tıpkı diğer ismi gibi “paçavra”ya çeviriyor adeta. “Paçavra hastalığı” olarak anılan grip, bugünlerde 7’den 70’e pençesine alıyor özellikle de güçsüz bulduklarını. Ama umutsuzluğa kapılmaya, endişeye gerek yok. Sadece birkaç hijyen kuralına dikkat edip, sağlıklı ve gribe meydan okur şekilde beslenildiğinde grip sizi değil, siz gribi alt edebilirsiniz. Peki direnç artırıcı beslenmenin yolları neler? Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı İpek Ertan, milliyet.com.tr için çok önemli ama çok da pratik bir reçete yazdı.

Kahvaltı, kahvaltı, kahvaltı!

Kuvvetli bir virüs. Kuvvetli bir bünye baş edebilir ancak. Şüphesiz iştahı da kesiyor hatta “çok şiddetli iştahsızlığa” yol açıyor. Bulantı da eşlik ediyor kimi zaman. Geniz akıntısı ve tıkanıklık olduğu için uykular kaliteli olamıyor. Yatağa düşürüyor ama uyutmuyor! Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı İpek Ertan, “grip olmadan önce vücudun direncini artırmak için kaliteli beslenme kurallarına dikkat etmeliyiz” diyor. Kaliteli beslenmenin başında ise, gribe meydan okuyan besinler kadar “öğünler” de geliyor. Ve o öğünlerin kralı, kahvaltı! Ertan, kahvaltının hem çocuklar hem yetişkinler için en önemli öğün olduğunu belirtiyor: “Güne mutlaka kahvaltı ile başlamak lazım. Kahvaltıyı atlayıp veya gereken özeni göstermediğinizde, sonraki öğünleri ne kadar kuvvetli ve sağlıklı yaparsanız yapın yerini tutmaz. Güne 1-0 yenik başlarsınız. Kahvaltı tartışmasız en önemli öğün. Öğünlerin kralı hatta” diyor. Sadece grip virüsünden kurtulmak için değil, diğer enfeksiyonlara ve hastalıklara karşı da vücudun direnci için temel taşı kahvaltı. Peki kahvaltı sofrasında neler olmalı?

Yumurta direnci artırmak için en önemli besinlerden biri

Beslenme ve Diyet Uzmanı İpek Ertan, kolestrolle ilgili bir problem yoksa yumurtanın mutlaka kahvaltıya konulması gerektiğini vurguluyor: “Yumurtada kaliteli protein var. Kaliteli protein olduğu için, bağışıklığı yükseltmek adına son derece faydalı. Yumurtanın sarısı A vitamini açısından çok zengin. Özellikle çocuklarımıza da her gün mutlaka vermemiz gerekir. Bu tür bakterilere ve virüslere karşı ancak güçlü, dirençli bir vücut savunabilir kendini. Bunu da kaliteli bir beslenme ile yapabilirsiniz. Bir poğaça yiyerek kahvaltı yaptım derseniz, yanlış yaparsınız. Kahvaltıda vücudumuz açısından faydalı besinler olmalı.” Peki sağlıklı bir kahvaltı sofrasında başka neler yer almalı? Beyaz peynir şart. Zira mayalı besinler bağırsak sistemimiz açısından son derece önemli. Birkaç zeytin, tereyağ-bal, pekmez, salatalık, 1-2 adet ceviz, badem veya fındık yeterli. Beslenme ve Diyet Uzmanı Ertan, özellikle ceviz, badem ve fındığın vücudumuz için son derece faydalı olduğunu belirtiyor. Ancak güçlü bir kahvaltı yapılması durumunda bu yemişlerin kahvaltıda tüketilmesinin şart olmadığını, ara öğünde de tüketilebileceğini belirtiyor.

Balık hem gribe karşı koruyor hem de grip olanlara fayda sağlıyor

İpek Ertan, ceviz, fındık ve bademin kaliteli yağ asidi içerdiği için Omega 3 açısından da bunları tüketmenin son derece faydalı olduğunu vurguluyor: “Omega 3 aynı zamanda bizim için bağışıklığımızı koruyan, enfeksiyonun çok daha fazla ilerlemesine engel olan hatta gerilemesini sağlayan önemli bir besin ögesidir. Kuruyemişlerde, yeşil yapraklı sebzelerde, balıklarda bulunur. İltihabın azaltılabilmesi için önemli bir besin ögesidir aynı zamanda. O yüzden haftada bir iki kez mutlaka balık tüketmek lazım. Balık, iltihabın gerilemesi açısından vücudun direncini artırır. Yani sadece savunma mekanizması açısından değil, grip oluşup hasta ettiği zaman da o dönemde iyileşmesi için fayda sağlar.

Sebzelerin hem tazesi hem pişmişi tüketilmeli

Ve sebzeler… Taze sebzelerin de pişirilmiş sebzelerin de, bağışıklığı kuvvetlendirmede ayrı bir özelliği var. Ertan, sebzelerin pişirildiği zaman B ve C vitaminlerinin bir miktar kaybolabildiğini belirtiyor. Bu nedenle çok fazla ve çok suyla pişirilmemeli. Kış sebzelerinin çoğunun antioksidanlardan çok zengin olduğunu belirten Ertan, taze sebzelerin de bolca tüketilmesi gerektiğini söylüyor: “Eğer direnci yüksek tutmak istiyorsak taze sebzeler tüketmeye çok önem vermeliyiz. Taze sebzeler derken A ve C vitamini açısından kırmızı lahana, soğan, havuç, turp gibi sebzeler salata olarak bolca tüketilmeli. Mineralleri alabilmek için pişmiş olarak da sebze tüketmeli. Örneğin bir miktar haşlanmış etin yanında yiyeceğiniz taze veya pişirilmiş sebze, sizi hayli dirençli kılacaktır.”

Kocaman tabakta değil

Beslenme ve Diyet Uzmanı İpek Ertan’ın özellikle altını çizdiği bir nokta da, günde toplam 5 ila 7 porsiyon sebze ve meyve tüketmek. Ama bundan kasıt, kocaman kocaman tabaklar hazırlamak değil! Örneğin gün içinde bir portakal, bir elma, bir salata, bir miktar pişmiş sebze, zeytinyağlı gibi besinlerle gerekli olan direnç kazanılabiliyor. Bağışıklığı korumak için demir, çinko ve magnezyumun da çok önemli olduğunu belirten Ertan, bu nedenle kuruyemişler, kuru baklagiller, kepekli veya tam buğday ekmeğinin beslenmemizde mutlaka yeri olması gerektiğini söylüyor.

Soğangiller, başlı başına antioksidan

Ve soğan; hatta soğangiller! “Başlıbaşına antioksidan” diyor İpek Ertan. Bunun içine sarımsak, pırasa da giriyor. Ertan, “Tabiat olarak da uygun zamanda çıkıyorlar, mevsim sebzeleri bunlar. Soğanın tazesini de kurusunu da bolca tüketmeli. Pırasayı hafta bir iki kez tüketmelerini tavsiye ederim. Lahanagilleri, kırmızı-beyaz- mor lahanayı hangisini isterlerse, brokoliyi, karnabaharı mutlaka tüketmek lazım” diyor.

Dengeli ve kaliteli beslenme alışkanlığı kazanın

Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı İpek Ertan, hem gribe hem de tüm hastalıklara karşı dengeli ve kaliteli beslenme alışkanlığı kazanılması gerektiğini vurguluyor. Grip olduktan sonra veya öncesinde art arda veya yüksek miktarlarda C vitaminine yüklenilmesinin hiçbir anlam taşımadığını belirtiyor: “Önemli olan sağlıklı, dengeli şekilde tüketmektir. Bu ister C vitamini olsun, ister diğerleri. Bugüne dek düzenli portakal, mandalina tüketmeyen bir kişinin gribe karşı veya grip olduktan sonra bardaklar dolusu portakal suyu içmesinin faydası yok. Bunlar suda eriyen vitaminler. Vücutta depolanmıyorlar. Yani bunu artırmayla, bağışıklığı artırmış olmuyor. Belli bir düzeyde ve sürekli şekilde tüketilmesi gerekir tüm besinlerin. Dolayısıyla sadece gribe karşı da değil, kanserden kalbe tüm hastalıklara karşı dengeli ve kaliteli beslenin diyoruz.”

Baharatlar nefes açıyor, zencefil çayı iyi geliyor

Ertan, baharatların nefes açıcı özellikleri sayesinde grip şikayetlerini azaltmak, rahatlamak adına tüketilebileceğini belirtiyor. Zencefilin hem tüm vitamin ve mineralleri yapısında barındırması hem de başka antioksidan özellikler taşıyan bir besin olması nedeniyle tüketilmesini öneriyor: “Grip olmuş kişilerde bulantı da olabiliyor. Zencefil mide salgısını bastırmak ve mide bulantısını önlemek için çok faydalı. Ancak tabii ki dozajı çok iyi ayarlanmalı. Yani günde 4-5 fincan zencefil için demiyoruz. Çünkü kişinin aldığı ilaçlar veya başka etkileşimler nedeniyle bitki çaylarının da fazlası zararlı olabiliyor. Herşeyi dozunda tüketmeli. Günde 1-2 bardak içilecek bir bitki çayı, zencefil çayı fayda sağlayacaktır.”

Çoluk çocuk, genç yaşlı bol su tüketin

Griple baş etmede bol su tüketimi de son derece önem taşıyor. Zira grip virüsü, ateşle beraber seyrediyor. Dolayısıyla vücut ısısını dengeleyebilmek için ortalama 2 litre su tüketilmesi gerekiyor. Zararlı maddelerin, bakterilerin vücuttan atılabilmesinin yolu da yine bol su içmekten geçiyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir