Çalışanlar için iş hayatı günlük yaşantının önemli bir kısmını oluşturuyor.
Bu nedenle iş hayatında yaşanabilecek olumsuzluklar genel ruh sağlığını olumsuz etkileyebiliyor. Anadolu Sağlık Merkezi Psikolojik Danışmanı Necmiye Doğruer, 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı gününde, ruh sağlığımızı korumak için iş ve özel hayatımızın dengelenmesi gerektiğine işaret ediyor.
Birine mutsuzluğunun sebebi sorulduğunda çoğu zaman iş hayatı ile ilgili yakınmalar duyarsınız. Aslında bu durumun tek sorumlusu iş hayatı değil, kişiliği ve kişisel kabulleri sonrasında iş yerindeki sisteme dahil olup olamayışıdır. Mutsuzluk kaynağı olarak işin işaret edilmesinin çok farklı açılardan ele alınabileceğini belirten Anadolu Sağlık Merkezi Psikolojik Danışmanı Necmiye Doğruer, bu anlamda “sistemde kişiler arası ilişkiler ve bağlara” çok dikkatli bakmak gerektiğini söylüyor. Necmiye Doğruer, 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı gününde iş hayatında mutluluk için önerilerde bulunuyor:
Duygusal ihtiyaçlarınızı iş yerinde gidermeye çalışmayın: İşin ve iş yerinin yaşamdaki yeri, iş hayatının nasıl algılandığı, yorumlandığı oldukça belirleyicidir. İş, yaşamımızı idare ettirebilmek için gerekli maddi kaynağı sağlayan bir araçtır, yaşamın tamamı olarak algılamamak gerekir. Kendi özel ilişkilerimizde alamadıklarımızı, profesyonel ilişkilerde almaya çalışmak mutsuzluğa yol açabilir. İş yerleri belli görevleri yerine getirmek ve bir ekip çalışmasıyla başarıya ulaşmak için kurulmuştur. Duygusal ihtiyaçlara yönelik bir yapı olmaması aile ve sosyal yaşamdan ayrıldığı en önemli noktadır.
İlişkilerinizde açık ve net olun: İş yapmak, mesleğimizi icra etmek en kolayıdır. Yorgunluk, mutsuzluk ya da tam tersi mutluluk ve doyum getiren aslında iş yerindeki ilişkiler ağı ve dengelerdir. Tüm ilişkilerde olduğu gibi iş ilişkilerinde de temel malzeme insandır. Tüm süreç bu insanların birbirleriyle ve işyeriyle kurdukları ilişkiler üzerinden yürür. Birçoğumuz, kalabalık bir kadronun ve ast-üst ilişkilerinin var olduğu yapılanmalarda çalışıyoruz. Çoğu zaman da sorun yaşanan alanın kaynağı tam da burası oluyor. İşte bu noktada herkes net ve birbirinden ne talep ettiği ile ilgili açık ve bilgi sahibi olduğunda büyük sorunlar yaşanmadan, günlük rutinde yaşanan aksamalar ve çatışmalar aşılabiliyor. İş yerinin gelişmesi ve sürekliliği için tüm çalışanların ortak bir duygu ve çaba içerisinde olması da büyük önem taşır. Çünkü ancak “başarılı iş” mutluluk getirir.
Açık olun, bir şeye kızdığınızda, onaylamadığınızda, kabulleriniz dışında olduğunda bunu dile getirin. Kızgınlığın oluştuğu anda söylenmesi ruhsal bünyenizde şişkinlik yaratmasından iyidir. Unutmayın dillendirmediğiniz kızgınlık, hiç de istediğiniz sonucu vermeyecek bir zamanda ortaya dökülebilir.
Dengelere önem verin: Sistemde herkesin bir yeri ve önemi vardır. Bu önemli mesele ıskalandığı zaman dengeler bozulabilir, büyük sorunlar ve verimsizlikler baş gösterebilir. En alttan en üst kademeye kadar herkesin hakkının gözetilmesi ve hak ettiği değeri görmesi, saygı duyulması, hakkaniyetli kazanımlarının olması herkes için rahatlatıcı ve mutluluk getirici bir durumdur.
Rekabeti kibir ile karıştırılmayın: Dozunda bir rekabet iş yaşamında geliştirici ve motivasyonunu artırıcı bir rol oynasa da kibir ve “ben daha iyiyim” bakışıyla bir başkasının değerini düşürmeye çalışmak iyi sonuçlar getiren bir yaklaşım değildir. İhtiyaç duyulan dengeleri çok kolay bozabilen bu bakış ve tavır iş yaşamında en büyük huzursuzluğu getirir. Pozisyon farklılıkları ne olursa olsun, herkesin birbirinin yaptığı işe ve yeterlilik düzeyine saygı duyması gerekir.
İş arkadaşlarınızı sevmek zorunda değilsiniz: İş arkadaşlarımızı seversek, iş hayatımızın daha iyi gideceği gibi bir düşünce sıklıkla empoze edilse de iş arkadaşlarımızı sevmek ve yakın ilişki kurmak zorunda değiliz. Birbirimizin varlığına ve pozisyonlarına saygı duymamız yeterlidir. Sağlıklı bağlanabilen kişi, şefleri, çalışanları ve meslektaşları ile sadık bir şekilde işbirliği yapar ve onlara yerinde bir saygı ile davranır.
İşinizin, mesleğinizin önemine inanın: Mesleğimizle olan ilişkimiz de çalışma tarzımız ve sistemdeki duruşumuzu etkiler. Gerekliliğine, önemine ve işe yarar olduğuna inandığımız bir meslekle ancak başarılı olabilir ve hatta çalıştığımız kuruma bir katkı da bulunabiliriz.
Başarı da başarısızlık da ortaktır: Başarı ya da başarısızlıkta en alt kademeden en üstteki yöneticiye kadar her çalışanın payı bulunur. Bunu bilmek her çalışanın kurumsal aidiyetini artırır. Çalışanların kurumsal aidiyet hissediyor olmaları hem kendi başarılarını hem de kurumun başarısını artırır. Kurumsal aidiyeti sağlayan şeylerin başında ekip olmak ve sağlıklı bir ekip çalışması gelir. Günümüzde birçok şirkette “aile olmak” üzerine vurgular yapılır oysaki bu sağlıklı bir yaklaşım değildir, ancak aile değil ekip olunabilir.