Peygamber sevgisi, kişiliğe ve davranışlara yansımalı

Dr. Casim Avcı, gerçek peygamber sevgisinin gönülde ve dilde kalmayarak insanın kişiliğine, davranışlarına yansıyan bir sevgi olduğunu söyledi. Peygamber Efendimiz’i (sas) sevmek için öncelikle tanımak gerektiğini dile getiren Avcı, Allah Resulü’nü seven kişinin O’nun sünnetine ittiba edeceğini ifade etti.

Allah (cc)’tan sonra sevgiye en layık olan Peygamberimiz (sas)’dir. Allah’ı sevmek, Resulullah’ı sevmektir. Allah Resulü’ne itaat, Allah’a itaattir. Birçok kişi ‘Peygamberimizi, çok seviyorum’ der ancak bu sevgi dilde kalır, hayata yansımaz. İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM)’nden İslam Tarihi ve Medeniyeti Uzmanı Dr. Casim Avcı, gerçek peygamber sevgisinin gönülden gelen; gönülde ve dilde kalmayarak insanın kişiliğine, davranışlarına yansıyan bir sevgi olduğunu söylüyor. Avcı, “Sizden biriniz beni; anne-babası, çocukları ve bütün insanlardan daha fazla sevmedikçe gerçek iman etmiş olamaz.” hadisini hatırlatıyor.

Sadece dille ‘Peygamberimizi, çok seviyorum’ demenin yeterli olmadığını söyleyen Avcı, sevginin her şeyden önce gönülde olması, gönülden gelmesi gerektiğini belirtiyor. Avcı, “Kalbiyle inanmayan bir insanın dille ‘inanıyorum’ demesi, dinde bir mana ifade etmediği gibi dildeki Peygamber sevgisinin de bir anlamı yoktur. Sevgi bir bütündür; gönül, dil ve fiilde var olandır, kendisini gösterendir. Zaten varsa kendisini gösterir, görünür ve fark edilir. Sahabelerin hayatlarına baktığımızda bu sevgi bütününü görebiliriz. Peygamber sevgisi onların hal ve hareketlerine, yüzlerine yansıyordu. Ebu Eyyub el Ensari, Peygamber sevgisi olmasaydı; ilerlemiş yaşına rağmen o günün şartlarında kilometrelerce yol kat edip İstanbul’a gelmezdi.” şeklinde konuşuyor.

Allah ve Resulullah sevgisinden mahrum bir kalbin harabe olmuş bir binaya benzediğini belirten Avcı, bir Müslüman için de bundan daha büyük bir mahrumiyet olamayacağını ifade ediyor. Peygamber sevgisinin hal ve hareketlere yansıtılarak gösterilebileceğini söyleyen Avcı, bunun da ancak Efendimiz’i tanımak, hayatını ve sünnetini bilmekle mümkün olabileceğini dile getiriyor. Avcı “O’nu ne kadar tanırsak o kadar severiz. Tersi de doğrudur. Ne kadar seviyorsak o kadar tanımaya ve örnek almaya çalışırız.” diyor.

Avcı’ya göre, ‘Peygamber Efendimiz (sas) yaptı, tavsiye etti ve bu davranışımdan memnun kalır’ diyerek sünneti uygulamak sevginin göstergesidir. Bir yetimin başını okşamak, yaşlılara ve engellilere yardımcı olmak, çocukları sevmek, onlarla şakalaşmak, ailede huzursuzluğa yol açacak her türlü davranıştan uzak durmak, aile saadeti için çalışmak gibi davranışlar buna örnektir. Böyle güzel duygu ve niyetlerle hareket eden bir Müslüman, Allah’ın rıza ve sevgisine, Resulullah’ın şefaatine nail olur.

Seven bir mümin ne yapar?

Sünnet-i seniyyeye ittiba ederek, Allah Resulü’nün hayat tarzını hayatına uygulamaya çalışır.

Peygamberimiz’e her fırsatta salât ve selamda bulunur.

Resulullah’ın sevdiklerini ve O’nu sevenleri de sever.

O’nun (sas) güzel ahlakıyla ahlaklanır, bütün kötü ahlak ve davranışlarından sakınır.

İyiliği emreder ve insanları da kötülükten sakındırmak için elinden geleni yapar.

İslam’ı hayatının her anına yansıtır ve bu güzellikleri başkaları da öğrensin diye çaba gösterir.

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir