Kreş Seçerken Nelere Dikkat Etmeliyiz?
Çocuğunuz ilk kreşe başlayacağı zaman heyecanlı oluyorsunuz. Elinizden geldiğince, onun adına en doğru kararı vermeye çalışıyorsunuz. Tabii ebeveynlerin beklentileri farklı. Öncelikle kendinize sorduğunuz soruları gerçekçi yanıtlayarak, seçiminizi ona göre yapmanız sizi mutlu edecektir.
Geçen bahar ‘‘Mir’i hangi okula göndermeliyim?’’ sorusunu cevaplayabilmek adına bir çok okul gezdim. Henüz üç yaşında. Bir yanım okula göndermek istememekle birlikte, diğer yanım biliyor ki; arkadaşlarıyla vakit geçirmeyi çok seviyor ve okula gitmek ona iyi gelecek. Okulların müdürleriyle görüşmem minimum bir saat sürerken, okulu gezmem sadece on dakikamı alıyordu. Kreş seçiminde nelere mi dikkat ettim?
01- Mesafe, eve yakınlık. Özellikle İstanbul gibi kalabalık-trafikli bir şehirde yaşıyorsanız, bu çok önemli bir kriter çünkü çocuğunuzun daha bu yaştan ömrünü yollarda geçirmesini istemezsiniz.
02- Adaptasyon sürecine okulun nasıl baktığı… Onların yaklaşımlarıyla sizinkinin tutması çok önemli. Evden ilk ayrılış, aileden ilk kopuş, ebeveynsiz bir yaşam alanı sırasında güvenli ayrılış konusu benim için çok önemliydi. Her okul kendine göre bir tarz belirlemiş. Kimisi yumuşak geçişler, kimisi daha katı bir duruş sergilemekten yana. Kimisi ağladığında annesini görmesine izin verirken, kimisi biraz istikrar sağlayabilmek adına öğretmenleriyle aralarında çözmeye çalışan bir sistem uygulamayı tercih ediyorlar. Maksimum yumuşak, ilk günler annesini görebileceği, ilerleyen zamanlarda da istediğinde annesine ulaşabileceği bir geçiş benim fikrime en yakınıydı. Benden bağımsız geçireceği vakitleri, kendini güvende hissederek yaşaması, öğretmenlerine-arkadaşlarına alışma sürecinde, ebeveynlerine ulaşabileceğini bilerek eğlenmesi Mir için huzurlu olacaktı.
03- Eğitim tarzları-tavırları. Her anne-babanın farklı düşünce ve görüşleri vardır. Benim açımdan üç yaşında bir çocuk ‘sadece eğlensin’ yeterlidir. Eğlenirken zaten farkında olmadan bir şeyler öğrenir ama öğrenmese de önemli değildir. Tabii ki erken yaşça İngilizce-İspanyolca vs. öğrenmesini isteyen veliler var. Saygı duyuyorum ama anadili gibi yabancı dil öğretmelerindense, çocuğumu mutlu-eğlenmiş olarak eve göndermiş olmalarını tercih ediyorum.
04- Okulun çocuğa ne katmaya çalıştığı görüşü-stratejisi ve karşılığında ebeveynlerin beklentileriyle uyuşup-uyuşmadığı. Mesela, ödül-ceza sistemi ve kıyasa bakış açıları benim adıma çok önemli bir kriter çünkü biz evde ne iki kardeşi, ne de arkadaşlarıyla Mir’i kıyaslamıyoruz. Konuşmaya başlarken, yürümeye çalışırken, yemek yerken, sayı sayarken, renkleri öğretirken, vücudunu tanırken vb. kendiliğinden oyunla, kıyaslama yapılmadan, eleştirilmeden öğrendi, yaşadı. Evdeki bu sistemin okulda da devam etmesi önemli çünkü bizim ülkemizin eğitim sisteminde zaten bir ömür yarış halinde olacakken, daha kreşten bu stresi yaşamasını istemiyoruz.
05- Okul aktiviteleri. Çocuğunuzun karakterine ve sevdiği etkinliklere göre seçiminizi yapabilirsiniz. Mesela Mir çok hareketli bir çocuk. Gününün büyük bir bölümünü sporla geçiriyor (basket, futbol, koşu parkurları). Müziğe özel ilgisi var. Okulda spor yapıyorlar mı, müzik dersleri oluyor mu veya çocuğunuzun neye ilgisi var ise sevdiği aktiviteleri yapabilecek mi önemli.
06- Geziler ve etkinlikler. Okulun hava şartlarına karşı bakış açısı benim için değerli çünkü yaz-kış Mir dışarıda olmayı seven bir çocuk. ‘‘Hava soğuk dışarı çıkamaz.’’ diye bir durum bizde söz konusu olamaz. Çocuklar hava şartlarına göre giyindikten sonra sıcakta da, soğukta da her gün temiz havada vakit geçirmeliler diye düşünüyorum. Okulun açık havada park-oyun alanının olup-olmaması önemli. Tiyatroya götürüp-götürmedikleri veya tiyatronun onlara gelip-gelmediğini öğrenmeniz gerekiyor. Ne kadar sergi, müze gezdiklerini bilmeniz gerekiyor. Arkadaşlarıyla paylaştığı bu anlar onları gelecekte sanatsever bireylere dönüştürecek.
07- Yıl sonu karneleri ve gösterileri. Notlarla dolu bir karne tüm okul hayatımızın kabusu olmuştur herhalde. Sınavlardan ziyade, alacağımız sonuçlardan korkarız, değil mi? Karnesiz bir kreşe ‘eveeet’. Karne nedir? Not nedir? Gereksizdir. Bir çocuğun ‘nasıl oyun oynadığı’ değerlendirilebilir mi ya?! Değerlendirilmemelidir. Gösterilere gelince de, her çocuk öğrendiklerini sahnede insanlara sergilemeyi sevmek zorunda mıdır sizce? Biz anneler kendimizi tatmin edeceğiz, çocuğumuzu alkışlayacağız diye onlara bu stres yaşatılmamalıdır diye düşünüyorum. Seven çocuk zaten istediği şekilde kendini sahnelere atar. Şiir okur, şarkı söyler, enstrüman çalar, sporcu olur… Biz değil, onlar seçsinler.
08- Doğum günü kutlama şekilleri. Her ailenin imkanı ve yaratıcılığı eşit olmayacağı için çocuklarda eksiklik, mutsuzluk yaratabilir. Bizim tercih ettiğimiz okulda, doğum günlerinde çocuklar hep birlikte arkadaşlarının kutlama pastasını mutfakta hazırlıyorlar ve küçük bir eğlenceyle pastayı midelere indiriyorlar. Ben bu fikri çok sevdim.
09- Okuldaki uyku düzeni. Öğlen uykusu olup-olmadığı. Çocuğun uykuya mecbur tutulup-tutulmadığı. Mir, çok erken bırakmış olmasına rağmen iki yaşından beri öğlen uykusu uyumuyor. Bu sebepten okulda, onu okulda uykuya zorunlu tutacak bir tavır, onu okuldan soğutacaktır. Belki arkadaşlarıyla birlikte yatağa gitmek, kitap okumak hoşuna gidebilir ama isterse oyun oynamaya devam edebileceği düşüncesi onu rahatlatır. Bu sebepten benim için ‘öğle uykusu zorunluluğu’ önemli bir kriter.
10- Verdikleri gıdalar. Yedirme stratejileri. Artık genellikle her okul çocuklara yedirdikleri gıdalara çok dikkat ediyor. Sağlıklı ve doğal beslenme hepsinin saydığı iyi özellikleri arasında ki bence zaten olması gereken bir durum, bu madde bir okulu ön plana çıkarmamalı, olağanı olmalı. Benim açımdan yemek konusu psikolojik anlamda başlıyor; yemeği nasıl yedirdikleri, yemezse zorlayıp-zorlamadıkları. ‘‘Yemeğini bitirmezsen, bu masadan kalmazsın.’’ diyerek, çocuğu ağlatarak mutfakta oturtan özel okullar duyduktan sonra korkularım depreşti herhalde. Bazı veliler çocuklarının yemeklerini mutlaka yemesini istiyorlarmış, tabii ki herkesin kendi tercihi ama Mir için istediğim, arkadaşlarıyla sofraya oturması, o günkü öğünün yararlarından bahsedilmesi ve onu ne kadar sağlıklı-güçlü yapacağı aktarılarak, yemeğin cazip hale getirilmesi, sonra yiyip-yememe seçeneğinin ona bırakılması. Tıpkı evdeki gibi… Zorlama olmadan, istediği kadar yemesine izin verilmesi.
11- Tuvaletteki tavırları, beze bakış açıları. Günümüzde ailelerin korkulu rüyası olan taciz ve bu konuyla ilgili okul yönetimde nasıl önemler alındığıyla ilgili konuşmak çok önemli. Evet, okulun kamerayla izlenmesi artık yasak. Ebeveynlerle genellikle sınıf öğretmenleri gün içerisinde fotoğraf paylaşıyorlar ama sadece kendi çocuklarınınkini. Ama çocuğum eve bir yeri morarmış gelse ve okulda bana anlatılanla, onun anlattıkları uyuşmazsa bu olayın gerçekleştiği anı izleyebilmeyi tercih ederim. Bununla birlikte Mir tuvalete gittiğinde onunla kimin ilgilendiğini –çünkü güvendiği tek bir kişinin ilgilenmesini isterim- ne kadar müdahale ettiğini, çocuğuma ne ölçüde dokunduğunu bilmek isterim. Yardıma ihtiyacı olmadığı zaman sadece gözlem, yardıma ihtiyacı olduğu durumlarda da ihtiyacı kadar destek olunmasını tercih ederim. Bazı okullar üç yaşından itibaren bezli kabul etmiyorlar ki; bu bana çok katı bir kural geliyor. Bazıları tuvalet eğitiminden sonra kesinlikle çocuklara dokunmadıklarını söylüyorlar ki; akşam annelerin evde kişisel temizliklerine yardım etmeleri gerekiyor. Bu durum da benim adıma çok sert bir uygulama ama böylesini tercih eden ebeveynler olabilir (özellikler günümüzde). Benim bakış açıma göre, tuvalet sırasında kişisel temizliğini kendisinin yapması için öncelikli olarak sözlü destek olunması, hala yardıma ihtiyacı var ise özel bölgelerine direkt dokunmadan destek olunması.
12- Okulda pedagog veya psikolog var mı? Okulda çocukların gelişimlerini karşılıklı konuşabileceğimiz, evdeki sorunlarda çocuğumu okulda gözlemleyerek bize destek olabilecek danışacağımız birisinin olabilmesi önemli.
13- Doktor veya ilkyardım bilgisi olan kişi sürekli okulda mı? Olası bir sağlık sorununu nasıl çözdüklerini yönetimle konuşmak, sürekli gidilen bir doktoru var ise hastane ve doktorun bilgisini paylaşmak, sağlık probleminde anında haberdar olunacağımı bilmek beni rahatlatır. Okulda doktorun olması bir avantaj. Yine de her şartta çocuğumun başına gelen herhangi bir kazayı akşam eve geldiğinde değil, o sırada öğrenmek isterim.
14- Okulun bina olarak güvenirliliği. Okulun eğlenceli planlanması, renkli-öğretici şekilde dekore edilmesi evet insanın içini açıyor ve hem çocuğu-hem ebeveyni cezbediyor. Ama güvenliği hepsinden önde geliyor. Mesela bir okul gezmeye gittiğimde, okulun bahçe kapısı açıktı ve çocuk bahçede başında hiçbir büyük yokken oynuyordu. Ben içeri girdiğimde de bana doğru koştu. O sırada o çocuğu alıp, gitsem kimsenin ruhu duymayacaktı çünkü çocuğun elinden tutup, kreşe ben soktuğumda öğretmenlerin çocuğun dışarıda olduğunu bile farkında olmadıklarını anladım. Çocuk kapıyı açıp-çıkamamalı. Merdivenler güvenlikli olmalı. Genellikle villalara kurulu düzende, üst katlardan bir ebeveyn endişe etmemeli. Seçtiğim okulda, çocukların parmakları kapıları sıkışmasın diye bir düzenek kurmuşlar, hoşuma gitti.
15- Hijyen. Okulun nasıl temizlendiği, ne sıklıkla temizlendiği hepimiz için önemli bir detay çünkü çocukların okula başlaması demek salgınların evimize taşınması demekle eş anlamlı. Bunu hepimiz çok iyi biliyoruz ama içinizi rahatlatmak için tekrar dile getirmek istiyorum. Mir’in doktoru Sinan Bey (Sinan Mahir Kayıran) bir yaşından beri der ki; ‘‘Sosyalleşmesi, hastalanmasından daha önemli. Hastalansa da iyileştiririz.’’ Ve kardeşim de der ki; ‘‘Bir çocuğu hastalanmadan büyütmeye çalışmak sadece seni Guinness Rekorlar Kitabı’na sokar ama daha büyük sağlık problemleriyle karşılaştırır.’’ O yüzden okul hayatına, oyun gruplarına bebeklikten itibaren devam.
16- Ücret. Ve tabii ki fasulyenin faydalarına geleceğiz. Henüz kreşe giden bir çocuk için bence kimse şartlarını çok zorlamasın. Neticede oyun oynayacaklar. (En azından bence öyle olmalı. Gerisi teferruat.)
https://www.instagram.com/bebekolduannedogdu/
https://www.facebook.com/bebekolduannedogdu/