Hayat böyle devam edemez!

Dedesi yaşında adamla evlendirildi ama..

Diziler, farkında olmadan milyonlara çok yanlış mesajlar veriyor. Türkiye’de izlenme rekorları kıran dizilerde “tecavüz, cinsel taciz veya erken yaşta evlilik” (çocuk gelin) travmaları yaşayan başroldeki kadınlar nedense psikoterapi görmüyor. Uzmanlara göre senaryolardaki bu eksiklik, milyonlarca Türk kadınına çok yanlış mesajlar veriyor.

Dizilerde gerçek cinselliğin ciddi bir şekilde ele alınmasını gündeme ilk getiren Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED), bu konuyu tekrar tekrar kamuoyuna sunmakta kararlı. CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe’ye göre, dizilerde “tecavüz, taciz, çocuk yaşta yapılan evlilikler” gibi travmalara maruz kalan kadınlar, senaryo gereği dizideki rollerinde bu travmalardan sonra profesyonel yardım almıyorlar, bundan dolayı topluma “yaşanılan çaresizliği kabullen ve yaşadıkların psikolojik tedavi gerektirmez” gibi çok yanlış mesajlar veriyorlar.
Dr. Keçe’nin tespitleri oldukça dikkat çekici:

“KADINLARIN SUÇU NE?”

“Kadın tecavüze uğruyor ve ağır bir travma içine giriyor. Buraya kadar her şey gayet çarpıcı işleniyor. Ancak gerektiği gibi psikolojik destek görmüyor. Tecavüze uğruyor, bir psikoterapistten profesyonel destek almıyor. Peki, kadınların suçu ne? Kadın, uğradığı tecavüzle kalıyor ve senaryo izleyiciye, “Kadınlar, travmaları ile baş başa kalır ve çaresizlikle durumlarını kabullenirler” mesajı vermeye mi çabalıyor?”

“HAYAT BÖYLE DEVAM EDEMEZ”

“İzlenme rekorları kıran bir dizi: Hayat devam ediyor. Hayat, 15 yaşında ve yetişkin olmamış bir kız. Sevdiği ve cinsel birliktelik yaşadığı genç, kuzeniyle nişanlanıyor ve sonrasında namusunu kurtarmak için bir adamla zorla evlendiriliyor. İlk gecede Hayat, dedesi yaşındaki adamı ebeveyn figüründe görüyor ve ilişkiye girmenin suçluluğunu yaşıyor. İmam nikâhlı kocasından korkuyor, iğreniyor, kasılıyor, bacağını kapatıyor, büyük bir duygu karmaşası içine giriyor ve sonrasında defalarca şiddete maruz kalıyor. İşte bir ucu vajinismusa kadar gidebilecek bir cinsel işlev bozukluğu vakası ile karşı karşıyayız. Hayat böyle devam edemez. Senaryo insan manzaralarını çok çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor, büyük bir dram gerçekmiş gibi yansıtılıyor ama devamında hiçbir psikolojik yardım arama veya terapi görmeyle ilgili bir sahne ve mesaj yok. İşte böyle olunca da, ekran karşısındaki kadınlar ve aileler çaresizliği kabullenmek zorunda bırakılıyor. Dizilerle kadınlara yüklenen çaresizlik rolü ve kadınlarımızın yaşadığı duygusal ve cinsel karmaşalar farkından olmadan normalleştiriliyor, tedavisi gereksiz gibi umutsuzluk mesajları veriliyor.”

“İYİ ÖRNEKLER DE VAR”

“Bir dizi var ki o da yıllardır Türk aile yapısına yönelik olumlu mesajlar veriyor. ‘Çocuklar duymasın’ dizisinden bahsediyoruz. Burada aile içi sorunların çözümüne yönelik olumlu mesajların işlenişi ile birlikte dizide bir ‘Sinan Bey’ rolü vardı. Bu kişi de bir terapist. Tüm bu veriler gösteriyor ki dizinin yapımcıları profesyonel yardım alıyor.

Ve elbette ‘Fatmagül’ün suçu ne?’…Bu dizide de tecavüze uğrayan Fatmagül, düzenli olarak terapiste giderek profesyonel yardım alıyor ve bu sahneler de oldukça etkili bir şekilde izleyiciye sunuluyor. Böyle olumlu örnekler ortadayken tecavüz, cinsel taciz, çocuk yaşta yapılan evlilikler ve benzeri konuları işleyen ağır dram dizilerinde cinsel travmalar sonrası senaryo gereği psikolojik yardım alınan sahnelerin yeterince olmaması oldukça düşündürücü. Çünkü Türkiye’de erkeklerin yüzde 70’i, kadınların ise yüzde 80’i cinsel sorun yaşıyor. Yani cinsel sorunlar en yaygın memleket meselesi.”

“DİZİLERDE N.Ç.’LERDEN GEÇİLMİYOR”

“Ancak ülkenin yoğun gündeminden ve karmaşasından asıl önemli konu bir türlü kamuoyunda hak ettiği yeri alamadı. Yüksel Aytuğ’un da yazdığı gibi, içinde doğru cinsel bilgileri barındıran, yol gösterici ve bilimsel yaklaşımlarla desteklenmiş bir dizinin izlenmemesine imkân yok. Eğer senaryolar tutarlı olursa, cinsel terapistler, aile ve evlilik terapistleri, uzman psikologlar veya pedagogların rehberliği ile hazırlanırsa, bu diziler çocukların ruhsal ve fiziksel gelişimini olumsuz yönde etkilemez, çoluk çocuk ailece bir arada izlenebilir, tıpkı çocuklar duymasın dizisinde olduğu gibi. Ayrıca bu tür senaryoları hayata geçiren dizler, uzun dönemde toplumumuzu gelecekteki N.Ç. vakası gibi utançlarından da koruyacaktır. Kamuoyunun çok yakından takip ettiği bu vakada yerel mahkeme, 13 yaşındaki N.Ç.’nin 26 kişinin tecavüzüne uğradığı iddiaları ile ilgili olarak, N.Ç’nin bu kişilerle kendi rızasıyla birlikte olduğu kararını vermiş, karar daha sonra Yargıtay’a taşınmıştı. Yargıtay 14’üncü Ceza Dairesi de yerele mahkemenin kararını hukuka uygun bulmuş ve onamıştı.”

“DİZİLERDE CİNSELLİK OLSUN DİYORUZ EROTİZM DEĞİL”

Dr. Keçe, medyanın devlet gibi bir rolü olduğuna dikkat çekerken, dizilerin aslında izleyici tarafından gerçek hayatın bir parçası olarak algılandığını ifade ediyor. “Diziler eğlence amaçlı olsa da toplum tarafından hayatın bir parçası olarak görülmekte ve birçok kişi senaryodaki karakterlerle özdeşleşmektedir. İşte bu kadar önemli bir görsel gücün mutlaka toplumun büyük bir kısmını ilgilendiren cinsel sorunların kader olmadığına ve tedavi edilebilir olduğuna dair olumlu mesajlar vermesi şarttır. İnsanlara cinsel terapi, psikoterapi, aile ve evlilik terapileri gibi psikolojik yardım alma seçeneklerinin varlığının anlatması lazım. CİSED olarak bizim dizilerde cinsellik olsun sözümüzden kastımız, asla erotizm ve erotik öğeler kullanılsın anlamında değildir. Senaryolarda cinsel sorunların kader olmadığına, cinsel travmalar sonrası yaşananların tedavisinin olabileceğine ve gerçek cinsel eğitime yönelik olumlu mesajlar verilmelidir. Mademki cinsel travmalar ve cinsellik bu kadar etkileyici dramlar içeriyor, o zaman tedavisinin olduğunun da topluma anlatılması gerekiyor. Bugüne kadar cinsel işlev bozukluklarının tam anlamıyla ele alındığı bir dizi yok. Mesela ülkemizde her evli on kadından birinde görülen vajinismuslu bir çiftin dramını ve tedavi süreçlerini işleyen veya erken boşalması ve iktidarsızlığı nedeniyle cinsel terapi alan bir adamın acılarını konu alan bir dizimiz şu ana kadar olmalıydı. Dizilerimizde, cinsel sorunların kader olarak algılanmaması gerektiği, bu sorunları yaşayanların çaresiz olmadığı, kadınların ve erkeklerin terapistlerin yardımı ile cinsel sorunlarının ve buna bağlı travmalarının üstesinden gelebilecekleri mesajını vermemiz şart. Dünya Cinsel Sağlık Birliği, Avrupa Seksoloji Federasyonu, Uluslararası Aile Terapileri Örgütü ve Almanya Sosyal Bilimsel Seks Araştırmaları üyesi olan CİSED; olarak biz de senaristlerimize her türlü katkıyı ve desteği vermeye hazırız.”

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir