Hızlı bir o kadar da yalancı doyuma ulaştıran fast food yiyecekler sadece midemizi değil, artık ilişkilerimizi de etkiliyor.
Hızlı bir o kadar da yalancı doyuma ulaştıran fast food yiyecekler sadece midemizi değil, artık ilişkilerimizi de etkiliyor. Çünkü ilişkiler de aynı fast food yiyecekler gibi göz alıyor, hızlıca elde ediliyor ve çabucak tüketiliyor. Peki geriye ne kalıyor? Yalnızlık, mutsuzluk ve hayal kırıklığı…
Acıkır acıkmaz soluğu bir fast food restoranı önünde aldığınızda önce hızlıca yemeğinizi yer ve kısa süreli bir mutluluk yaşarsınız. Sonrasında ise pişmanlık duygusuyla baş etmeye çalışırsınız. Günümüzde yaşanan fast food tarzı ilişkilerin de bu tür bir açlık duygusundan farkı olmuyor. Kısa süreli bir heyecan ve mutluluktan geriye kalan ise çoğu zaman pişmanlık… Psikolog Çiğdem Demirsoy bu tür ilişkileri şöyle tanımlıyor: “Hızlı tüketilen, sadece açlığı doyuran bir hamburger yediğinizde hissettiğiniz duyguyla, mum ışığında özenle hazırlanmış bir yemek yediğinizde aldığınız haz aynı olmuyor. Biri açlığı yatıştırıyor, diğerinde ise birçok duyguyu bir arada yaşıyorsunuz.” İnsanların biyolojik, psikolojik ve sosyal ihtiyaçları bulunuyor. Bir insanın ruh sağlığının yerinde olabilmesi için tüm ihtiyaçlarının karşılanması gerekiyor. Bunların biri eksik kaldığında ise sorunlar ortaya çıkıyor. İlişkilerde olmazsa olmaz ihtiyaçların başında güven, sevgi, yakınlık, bağlanma, takdir görme ve onaylanma bulunuyor. Başka insanlarla duygusal yakınlık kurmak da bir ihtiyaç fakat günümüzde bağlılık sanıldığı kadar kolay olmuyor. Belki modern çağın getirdiği hızlı yaşam, belki de cinsel özgürlük. Sebebi ne olursa olsun yaşanan hızlı yani fast food ilişkiler bir süre sonra sadece bedeni değil, ruhu da yoruyor.
Güven oluşamıyor
‘Birine güvenmek için ne gerekli?’ diye sorulduğunda verilecek cevap genelde ‘Onu tanımak’ oluyor. Fast food tarzı ilişkilerde ise karşınızdakini tanımaya vakit bulamıyorsunuz. Psikolog Çiğdem Demirsoy, “Hemen birine güvenemezsiniz çünkü güven zaman içerisinde oluşuyor. Birini tanımadan bedensel yakınlık kurduktan sonra bağlılık sürecine geçmek bu nedenle çok zor oluyor. Çünkü herkesin ihtiyacı ve ilişkiyi yaşayış tarzı farklı oluyor. Birini yeterince tanımadan cinsellik yaşandığında ise sağlıksız ilişkiler doğuyor” diyor.
Cinsellik ilişkinin neresinde olmalı?
Cinsellik özel bir yaşantı. Dürtüsel bir yanı olduğu için de doyurucu olması için belirli bir yakınlık kurulmalı. Sadece fiziksel olarak değil dürtülerin de çırılçıplak kalması gerekiyor. Fakat henüz yeterince tanımadığınız, alışkanlıklarının size uyup uymadığını bilmediğiniz birine kendinizi açtığınızda bir şey eksik kalıyor. İnsan sosyal bir canlı olduğu için sevilme, kabul görme, bağlanma ihtiyaçları oluyor. Bunlar tamamlanmadığında hayal kırıklığı yaşanabiliyor. Psikolog Çiğdem Demirsoy, “Hayal kırıklığı yanında benlik saygısı da zedelenebiliyor. Bu ilişkiyi yaşayanlardan biri ya da her ikisi de kendini değersiz hissetmeye başlıyor. Cinselliği yaşadığınız zaman başka birinin bedeninden haz alıyorsunuz ve haz veriyorsunuz. Her iki tarafın da birbirini anlaması ve ihtiyaçlarını karşılaması gerekiyor. Fakat çiftler birbirlerini yeterince tanımadığında, ilişkiden ne istendiğini bilmediğinde ve bir uyumsuzluk yaşandığında kişi kendini değersiz, kullanılmış hissetmeye başlıyor. Özellikle kadınlarda bu durum daha yaralayıcı, zedeleyici olabiliyor. Çünkü kadınlar belki de kültürel nedenlerden dolayı sevgi, bağlılık gibi duyguları erkeklere oranla daha ön planda yaşıyor” diyor.
Cinsel sorunları saklıyor
Fast food ilişkiler cinsel sorunları beraberinde getirebilirken varolan sorunların da farkına varılmasını engelleyebiliyor. Örneğin evlilikte cinsel fonksiyon sorunu yaşayan erkekler dışarıda bu sorunu yaşamadıklarını söyleyebiliyor. Çünkü dışarda yasak olan bir ilişki heyecanıyla dürtüler ayakta tutulabiliyor. Ama uzun süreli bir ilişkide cinsel uyarımı yaşamakta güçlük yaşanabiliyor. Kadınlar ilişkinin duygusal boyutuna daha çok önem veriyor ve cinsellik hızlı şekilde geliştiğinde ise duygusal olarak kendi içindeki karşı çıkmalarla ağrılı ve kalitesiz ilişki yaşayabiliyor. Cinselliğe dair suçluluk duygusuyla cinsel isteğin azalması da görülebiliyor. Uzun süreli ilişkiler emek istiyor. Uyumlu bir cinsel yaşantı çiftler arasında hemen oluşmuyor. Çünkü herkesin cinselliği yaşarken tercih ettiği şeyler farklı oluyor. Çiftler cinselliği birbirlerinin isteklerini dikkate alarak yaşıyor. Normal yaşanan ilişkilerde erkekler, partnerinin zevk almasını dikkate alarak boşalmayı geciktirebiliyor çünkü bu ilişkiye karşı sorumluluk duyuyor. Ama bağlanmadığı, tanımadığı, sonrasında ilişki sürmeyeceğini düşündüğü biriyle ilişki yaşadığında kendi doyumuna yöneliyor. Boşalmayı kontrol etme gibi bir çabası olmuyor. Böyle ilişkiler yaşayan erkekler erken boşalma sorunu olup olmadığını bile fark edemeyebiliyor.
Hızlı şekilde başlayan ilişkilerin sonradan normal bir ilişkiye dönmesi çok da kolay olmuyor. Her iki tarafın da en sondakini en başta yaşaması zorlukların ana nedeni oluyor.
Yalnızlığı getiriyor
İster fast food tarzı deyin ister tek gecelik ilişki deyin her ikisi de beraberinde yalnızlığı getiriyor. Bazen tek gecelik ilişkilerin sebebi yalnızlığı paylaşma ihtiyacı da olabiliyor. Çünkü yalnız olduğunu düşünen biri hızlı bir şekilde ilişki yaşamak isteyebiliyor. Bazıları ise sorumluluk duygusundan kaçtığı için bu tür ilişkiler yaşamayı tercih ediyor. Sadece biyolojik ihtiyaçlarla ilişki kurmak gelişmemişlik, olgunlaşmamışlık olarak düşünülebilir. Çünkü normal bir ilişki yaşamak için kişiliğin gelişmiş olması gerekiyor. Bu tür ilişkiler alışkanlık haline geldiğinde ise kişi bir süre sonra kendini ilişki yürütemiyor gibi algılayabiliyor. İlişkide yaşanan duygular hayata bakışı etkiliyor, anlamlandırıyor, daha sonraki ilişkilere bakışı etkiliyor. Yürümeyen kısa süreli ilişkiler yaşandığında ilişkilerin hepsi böyledir deyip, bir sonraki ilişkide de başarısız olunuyor. Çevrede de böyle ilişkiler yaşandığını görmek bu tür ilişkilerin normal olarak algılanmasına neden oluyor.
Çocuklukta yaşananlara dikkat!
Psikolog Çiğdem Demirsoy, “Bu tür ilişkiler yaşayan kişilerin birine bağlanmakla ilgili bir sorunu olabiliyor. Bu durum çocukluğa bile dayanabiliyor. Bir insanın nasıl ilişkiler kuracağının temelleri çocuklukta atılıyor. Kendi ebeveyni ile kurduğu ilişkilerle ilgili oluyor. İlk ilişki anne ile kurulan ilişkidir. Eğer bu ilişki sağlıksız şekilde kurulduysa gelecek yaşamı da etkiliyor. Anne ve babayla olan ilişkide bir hayal kırıklığı, güven kaybı yaşandıysa bu durum kişinin diğer ilişkilerine de yansıyor. Diğer bir neden ise sorumluluk almakla ilgili bir durum. Kişi sabretmeyi, bir şey için emek vermeyi, sürdürmeyi öğrenemediyse dürtülerinin doyumunu geciktiremiyorsa bu da etken olabiliyor. Sosyo kültürel etkiler de olabiliyor. Çevrede böyle ilişkiler yaşanıyorsa bu ilişkiler model alınabiliyor” diyor.
Böyle bir birliktelik nasıl ilişkiye dönüşür?
Normal başlayan bir ilişkide zamanla birbirinizi tanırsınız, birtakım sosyal sınırları dikkate alarak hareket edersiniz. Kendi davranışlarınızı kontrol edersiniz. Cinsellikte ise sınır yok. Bu yüzden de ilişki cinsellikle başladığında sınıra oturtmak çok kolay olmuyor. Bu nedenle duyguların ötesinde saygı ve sorumluluğun devreye girmesi gerekiyor. Karşıdakinin bir birey olduğunu ve onun da istekleri olduğunu unutmamak lazım.
Pişmanlık yaşanabiliyor
Cinsellikten sonraki gün kadın erkeğin aramasını bekleyebiliyor. Çünkü bu kadar özel bir şey yaşandıktan sonra ilişki sürsün istiyor, bağlanmak istiyor. Psikolog Çiğdem Demirsoy, “Cinselliği paylaşınca değer görmeyi de istiyorsunuz. Fakat birliktelikten sonra taraflar ilgi bekliyor. Bu ilgiyi göremeyince ise ‘değersizim’ diye düşünüyor. Toplumsal değerler de işin içine girince yani bu durumun olmaması gereken bir durum olduğu düşünüldüğünde ise iç çatışma başlıyor. Kendini değersiz hissetme, suçluluk, pişmanlık yaşanıyor. Aynı zamanda duygusal travma ile birlikte kendini değerli görmek için ‘önemli değil’ gibi bir savunma mekanizması devreye girebiliyor” diyor.
? Nilgün YILDIZ
Formsanté Dergisi Temmuz 2012 Sayısı