Erkek Olsam Ünlü Bir Kadınla Evlenmem
İpek Tuzcuoğlu. Hafta Sonu dergisine çok özel bir röportaj verdi.
Birçok cümle ünlü oyuncunun dudaklarından ilk kez döküldü. Çıktığı içsel yolculukla değişen hayatını, biten evliliğini, aşka bakış açısını, hatta Engin Günaydın ve Timuçin Esen’le konservatuvardan kovulma hikayeleri ilk kez anlattı.
* Biraz geçmişe dönmek istiyorum. Yanılmıyorsam çocukluk hayaliniz balerin olmaktı. Buna nasıl karar vermiştiniz?
– Çok içine kapanık, sakin ve hiçbir şeyi tek başına yapamayan farklı bir çocuktum. Geriye dönüp baktığımda çok yol kat ettiğimi görüyorum. Resmen kıta değiştirmişim. Ama çocukluğum sanatla iç içe geçti. Çünkü annem sanata aşık bir kadındı. Üç yaşından itibaren bana ızmir’de bale eğitimi aldırdı. ızmir Fuarı’na gelen bütün sanatçılar bizim eve konuk olurdu. Ruhsal gelişimimi anneme borçluyum.
* Hangi sanatçılar geliyordu evinize?
– Nisa Serezli, Tolga Aşkıner, Ali Poyrazoğlu, Ferdi Özbeğen, Korhan Abay, Coşkun Sabah… Yani dönemin en büyük starları hep evimizdeydi.
* Televizyonda izlediğiniz bu isimleri, evinizde görmek çocukken sizi nasıl etkiledi?
– Bir ünlü ile tanışmak hiç şaşırtıcı gelmiyor, bunu çok küçük yaşta kanıksadım. şimdi bile Türkiye’deki bütün ünlüler benim arkadaşımmış, dostummuş gibi geliyor. Sadece saygı duyduğum insanlarla tanışınca heyecanlanıyorum.
* Mesela?
– Türkan şoray, Hülya Koçyiğit, Filiz Akın ve Selda Alkor… Bu isimler benim için mesleki olarak çok başka noktada, saygıdeğer insanlar.
KONSERVATUARDAN İLK YILDA ATILDIK
* Baleye neden devam etmediniz?
– Balenin bana yetmeyeceğini anladım ve teatral yanımı da geliştirmek istedim. Müzikal dansçısı olmak istiyordum. Çiğdem Tunç, Burçin Orhon ve Yonca Evcimik bunda çok etkili oldu. Ama en çok Ayten Gökçer’e hayrandım. “7 Kocalı Hürmüz”ü seyrettikten sonra “Benim Ayten Gökçer olmam lazım!” dedim. ızmir Devlet Tiyatrosu’nun kursiyerler için açtığı sınava girdim ve kazandım. 16 yaşında “Boy Friend” müzikalinde oynadım. Sonra Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nı kazandım. Kimse bilmez ama konservatuvarın ilk senesinde denenirsiniz. Biz de denendik, başarısız bulunduk ve atıldık. Bunu da ilk defa anlatıyorum.
* Sizden başka kimler atıldı?
– Engin Günaydın, Timuçin Esen, Evrim Solmaz… ınci Türkay ve Erdal Beşikçioğlu ise başarılı bulundu, bir üst sınıfa geçti.
* Çok enteresanmış. Sonra?
– Ben çok üzüldüm. Biraz anarşist ruhluydum. Diretilen şeyleri değil, ruhumun özgür olacağı sınav performansları göstermek istiyordum. Sözümü de esirgemezdim. Gençken daha coşkulu ve idealist oluyorsunuz. Bir de “O benim hocam ve o mutlu olsun” diye hiç alttan almazdım. Çok net ve kişilikli bir tavır sergiledim. Arkadaşlarım da aynı şekilde davrandılar. O zamanlar hocaların sözünün dışına çıkmak saygısızlıktı; onu yaptığınız zaman mimlenirdiniz, biz de mimlendik!
CÜNEYT GÖKÇER BENİ MİMLEMİŞTİ
* Ne yaşamıştınız hocalarınızla?
– Allah rahmet eylesin hocamız Cüneyt Gökçer’di… Eğer o “En beğendiğiniz oyuncu kim?” diye sorduğunda, cevap olarak “Müşfik Kenter” yanıtını verirseniz zaten adam sizi mimler. Çünkü orada “Cüneyt Gökçer” cevabını vermen gerekiyordu. Ama ben kula kulluk yapmamak gerektiğine inanırım!
* Açık sözlülüğünüz size hayatta çok şey kaybettirdi mi?
– Hayır. Yaşadığım her şeyden çok güzel dersler çıkardım. Benim kişiliğimi daha da geliştirdi. Cesur olmamın hiçbir zaman zararını görmedim, risk almak lazım.
* Peki okuldan atılınca ne yaptınız?
– Bir sene sonra Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü’nü kazandım. Ama o yıl “Atılan öğrenciler geri dönebilir” diye af çıktı. Hacettepe’nin af sınavına da girdim çok rahattım, zaten bir okulum vardı. Çetin Tekindor, Lemi Bilgin gibi isimler sınav kurulundaydı, oradaki sınavı da kazandım. Sonra “Neden bir sene kaybedeyim?” dedim ve kendi okuluma geri döndüm.
“ASMALI KONAK” YAŞAMIN BİR ÖDÜLÜ
* “Asmalı Konak” kariyerinizin dönüm noktası olarak gösteriliyor. Devamlı bunun söylenmesi sizi rahatsız ediyor mu?
– Şu an bu röportajı yapmamı, para kazanmamı, yeni senaryolar okumamı ona borçluyum. “Asmalı Konak”, 23’üncü dizimdi ve yaşamın bana verdiği bir ödüldü. En son “Düriye’nin Güğümleri”nde oynadım, artık kimse Dicle demiyor herkes Düriye diyor. Bir başarı diğer bir başarıyı takip ettiği zaman güzel oluyor.
* Sizi drama oyuncusu olarak tanıdık. Fakat “Düriye’nin Güğümleri”nden sonra komik yönünüz de çok konuşulur oldu. şimdi yeni diziniz “Avrupa Avrupa” da bir sit-com.
– Evet, ben de beklemiyordum. “Avrupa Avrupa” benim ilk sit-com dizim. Dramada bir bakışın yeterliyken, sit-com’da senaristin sana yazdığı espri etkili oluyor. O yüzden sit-com’da senaristler karakterleri büyütüyor. Muhteşem bir oyuncu da olsan, sana iyi bir espri yazılmadıysa hiçbir şey yapamazsın. Yani benim için yeni bir eğitim-öğretim süreci başladı.
* Rol aldığınız dizide birçok başrol oyuncusu var. Bu bir ego çatışması yaratıyor mu?
– Yok. Tarık (Ünlüoğlu) zaten bir usta, Zuhal (Topal) desen kendine göre kariyeri ve ismi olan bir kişi. Ego çatışması, kendine içsel anlamda güvenmeyen insanlarda olur. Kıskançlık olayını hiç anlamıyorum. Bu bir kader planıdır.
SENARYOYU OKUMADAN İMZA ATMAM HATAYDI
* Böyle düşünmeye nasıl başladınız?
– Yaşam felsefemi kader planı üzerine kurgulamaya başladıktan sonra… Bir iş benimse zaten benim olur, bu kadercilik değil. Olması için çaba sarf ederim ama olmuyorsa da takıntı haline getirip, birilerini ezerek, ihtiras haline getirmem. “O iş o arkadaşımın rızkıymış” diye düşünürüm.
* İçsel yolculuğunuz ne zaman başladı?
– 2000 yılında, “Asmalı Konak” başlamadan önce panikatak oldum. Sektör problemliydi, iş bulamıyordum. “Telefonum çalsa da iş gelse” diye çok bekledim. ışte o dönem içsel yolculuğum başladı. Yogayı, meditasyonu, Uzakdoğu felsefesini öğrendim, yavaş yavaş ilerledim ve tasavvufa geldim. şimdi tasavvufta noktayı koydum, o yolda devam etmek istiyorum.
* “Asmalı Konak” bittikten sonra sıkıntılı bir süreç yaşadınız mı?
– Yaşamaz mıyım? Duygularımla karar verdiğim zaman bazen yanlış yapıyorum. Allah hepimize akıl, fikir vermiş. Sen bir insanı seviyorsun, o işin içinde o insan var diye sözleşmeyi okumadan imzalarsan yaşanacaklar belli. O yüzden kimseyi suçlamıyorum.
* Meral Okay’ın yazdığı ve Yavuz Bingöl’le oynadığınız diziden mi bahsediyorsunuz?
– Evet, “Ah Be ıstanbul”. Meral Abla (Okay) aradı, “Ben de varım bu işte” dedi. Meral Abla’nın yeri bende başkadır ve her zaman da öyle kalacaktır. şimdi, “Gel” dese yine giderim, o ayrı. Ama o da bilmiyor ki, benim sözleşmeyi okumadan imzaladığımı! Sonra konuştuğumuzda, “Ben varsam bile, okumadan imzalanır mı?” dedi. Senaryoyu okuyunca, işin tutmayacağını anladım. Türk halkı kadın hikayesi seviyor ya da Kıvanç Tatlıtuğ gibi çok yakışıklıysan ve genç kızların da hayran olduğu bir rol modelsen o hikaye devam ediyor. Ama bizim dizide Yavuz Bingöl, futbol menajeri ve hikaye onun üzerinden ilerliyor. Evli bir kadın var ve başka bir adamdan etkileniyor. Türk halkı bunu kabul etmez ki! Velhasıl tutmadı dizi.
* Dizi yayından kaldırılınca depresyona mı girdiniz?
– Evet. “Ben oyunculuğu bırakayım” dedim. O noktaya geldim. Çünkü işimi aşkla yapıyorum. Başarısızlığı nedense üstüme aldım.
ERKEK OLSAM ÜNLÜ BİR KADINLA EVLENMEM
* Aşkı işinize tercih ettiğiniz oldu mu hiç?
– Oldu. Duygularım nereye ben oraya… ınsanın içinde hiçbir şey kalmaması ve istediği her şeyi yaşaması gerektiğine inanıyorum. Dönem dönem sevgiye odaklı dönüşlerim oldu.
* Çok iş kaçırdınız mı o dönemler?
– İsim veremem ama uzun soluklu çok iş kaçırdım. Adlarını söylersem, reklam yapmakla suçlanırım.
* Artık iş yaşamınızı aşkın önünde mi tutacaksınız?
Öyle bir şey diyemem, bunu bilemezsiniz. Mevlana’nın bir sözü vardır, “Neyi arıyorsan osun” diye. Benim artık sevgi ve aşk odaklı bir arayışım yok. Çünkü gerçek aşkın ilahi aşk olduğu noktasına geldim, hamdolsun. Ben aşkı karşındaki insanla “bir”lenmek zannederdim. Ama hayat bana öyle şeyler yaşattı ki, yaradan “Hayır, esas ‘bir’lenilmesi gereken benim” diyor. O yüzden şimdi daha aklı selim, duygularımı kontrol ettiğim ve nefsimi terbiye ettiğim bir süreç içerisindeyim.
* Yener Gürsoy ile boşandınız. Evlilik kararı almakta aceleci davrandığınızı düşünüyor musunuz?
– Onu sorgulamadım. Sorguladığınız zaman orada takılı kalırsınız. Ben evliliğin ve yuvanın kutsallığına inanırım. Aile olmayı çok severim. Evlenmeseydim belki de “Neden evlenmedim?” diye pişman olabilirdim.
* Yener Gürsoy da başarılı bir oyuncu. Ama siz her dönem popülersiniz. Bu durum, evliliğinizde bir ego çatışması yarattı mı?
– Yok, hiç öyle bir şey olmadı. Ama bana “Erkeksin ve ünlü bir kadınla beraber olmak ister misin?” dersen, olmak istemem.
GÜZEL VEDA EDEBİLMEK BİR ERDEMDİR
Yener Gürsoy’la evliliğiniz neden yürümedi?
– İşte onlar özel konular..
Peki eski eşinizle dost kalabildiniz mi?
– Tabii ki. Ama görüşmüyorum. Karşılaştığımızda ya da bir ihtiyaç olduğunda tabii ki konuşurum ve konuşuyoruz da. Bir insan esas karakterini ayrılıklardan sonra gösterir. Güzel veda edebilmek bir erdemdir.