Devlet Çatışıyor Mu Çalışıyor Mu?
Devletin kurumları arasında ki ilişki geriliyor mu, normalleşiyor mu? Her ‘dalga’nın ardından yapılan açıklamaların vurduğu hedef…
Son süreçte sıkça bahsedilen kurumlar arası çatışma gerçekten var mıdır? Bu çatışma söyleminin iç yüzü nedir? Müesses Nizam, devlet aygıtını istediği şekilde tepe tepe kullanıyor, istediği kurumdanİstediği kararı çıkarttırıyor, istediği dosyayı örtbas ettirebiliyor, istediği grubu veya kişiyi provoke edip istediği sonuca ulaşabiliyor, güpegündüz sokak ortasında adam öldürtebiliyor, dahilde ve hariçte istediğini dost istediğini düşman ilan edebiliyor. Bütün bu yaptıkları için bırakın bedel ödemeyi, açıklama yapma gereği bile duymuyordu.
Lütfen yapılan açıklamalar da meşhur kamyoncu sözünü anımsatıyor ‘’ne diyorsak o’’. Eğer birilerine gözdağı verilecekse o zaman ‘’gelişmeleri dikkat ve ibretle izlemekteyiz’’ jargonu kullanılırdı. Ve günler böyle geçip gidiyordu.
Fakat ne olduysa oldu ve ‘’böyle gelmiş böyle gider’’ yaygın kanaati sorgulanmaya başlandı. Sonrada ‘’böyle gelmiş ama böyle gitmeyecek’’ itirazı dillendirilmeye başlandı. Ve yeni dönemin türküsü oldu. Artık dünya değişmiş, yurdum insanı konulduğu kafese sığmaz olmuştu. Dünyayı tanımış, çağdaş fikirlerle tanışmış, şeffaf yönetimin farkına varmıştı.Her şeyden öte sorgulanmak değil de artık sorgulayabileceğinin farkına varmıştı. Ve muhtaç olduğu kudretin damarlarında ki asil kanda mevcut olduğunun bilincindeydi. Geldiğimiz nokta da anlaşılan o ki birbirinden habersiz ama aynı kısır döngüden şikayet eden fakat ne yapacağını yada nerden başlayacağını bilemeyen yurdum insanları bir kıvılcım bekliyormuş. Ve beklenen oldu Ümraniye bombaları patladı.
İlk olarak anormal bir durum yoktu, sıradan bir ihbar vardı. Ancak soruşturma derinleştikçe olayın seyri değişti, herkesin merakını çekti ve herkes sıra dışı bir durumla karşılaştığını fark etti. Aslında sıra dışı olan olay değil de olayı derinleştiren yetkililerdi. Çünkü olay olageldiği üzere kapatıl(a)madı, kadük bırakıl(a)madı. Aksine her adım yeni adımları getirdi ve dalgalar oluştu. Her dalga müesses nizama rağmen yapıldı ve ondan bir şeyler götürdü. Kimse olanlara anlam veremiyor, ardında bir çapanoğlu aranıyor hatta bu durum müesses nizamın yeni bir kurgusu olaraknitelendiriliyordu. Yani her şey film gibiydi.
Müesses nizam ilk kez böylesine bir acziyet sergiliyordu ama soğukkanlılığını elden bırakmıyordu. Ne de olsa bu memleket onlardan sorulurdu ve onlara rağmen bir şey yapılamazdı. Velev ki yapılsın
gereği,derhal ve fazlasıyla bir şekilde yapılırdı. Birçok kez yapılmıştı da. Ne var ki bu kez ol(a)madı, süreç kontrol altına alınamadı. Anlam veremedikleri bir sebeple devlet aygıtına hükmedemiyorlardı.
Ani ezber bozukluğu zihin konforlarını da bozdu. Tek işaretle harekete geçirdikleri medya ve STK da bütünüyle harekete geçirip etkin kullanamadılar. Kullanabildikleri de dalgaların büyüklüğü ve kamuoyunun tepkisi karşısında çer-çöp olup kayboldu. Ama yılmadılar, yıkılmadılar. Yeni argümanlar, yeni söylemler geliştirdiler. Sivil darbe, muhalefeti sindirme , kurgusal operasyonlar,AB işbirlikçiliği,yandaş medya, devlette cemaatçi yapılanma,cemaat hükümet el ele söylemleri ile ön almaya çalıştılar. Soruşturmayı yürüten yetkililer mercek altına alındı ama etki altına alınamadı. Kara propagandaları sonuçsuz kaldı.
Şimdi sıra kurumlar arası çatışma yaşanıyor teziyle kara propagandaya devam. Fakat bu da diğerleri gibi boş ve temelsiz bir iddia olarak orta yerde duruyor.Söylediklerine bakılırsa nereden geldikleri bilinmeyen bir kabile devlet kurumlarını ele geçirmiş ve yıllarca devlete hizmet vermiş kişileri acayip bir şekilde yargılıyor,tutukluyor ve onur kırıcı işleme tabi tutuyor.Yani yetişin dostlar yangın var havasındalar.Halbuki her şey yasal zeminde devletin kurumları marifetiyle yürütülmekte ve güçlerini hukuktan almaktalar. Yoksa emin olalım bu günlere gelinmezdi.Neyse ki halkımız engin sağ duyusuyla bu çatışma kandırmacasına da itibar etmedi etmiyor. Çünkü halkımız operasyonu yürütenlerin bu vatanın evlatları olduğunu ve temiz bir toplum, temiz bir devlet için uğraş verdiklerine inanıyor. Halkımız bu vatan evlatlarının işinin kolay olmadığının da farkında. Onun için her fırsatta desteğini açıkça vermekte,kara propagandalara papuç bırakmamakta. Çok şükür ki halkımız her şeyin farkında ve kendi yapması gerekenleri yapmaktadır. Yapacağı son bir şey daha var. Ergenekonun avukatlığına soyunan siyasileri seçim sandığına gömmek. Halk o günü inançla ve azimle beklemektedir. Böylece bu oyunun final sahnesine halkımız imzasını atmış olacak ve bu ülke için her şey yeniden başlayacaktır…