Asker Topuk Selamı Verdi Herşey Bitti mi

Askerin daha önceki tavrına ve uygulamalarına atıfta bulunan Bülent Arınç, asker artık topuk selamı veriyor diyerek değişimi anlattı. Peki topuk selamıyla herşey bitti mi?

Topuk Selamıyla Herşey Bitti mi?

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç kendi Meclis Başkanlığı dönemiyle, Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığının ilk döneminde yaşananları hatırlatmış.

Dönemin Cumhurbaşkanı Sezer’i eşiyle birlikte uğurlamaya gittiği için kıyamet koptuğunu vurgulamış.

Gülhane Tıp Akademisi’ndeki törende bir generalin Gül’e “Cumhurbaşkanım” yerine “Cumhurbaşkanı” dediğini de belirtmiş.

Bugün bu uygulamaların kalktığını, askerin Cumhurbaşkanı’na topuk selamı verdiğini anlatmış.

Gelinen noktadan memnuniyet ifadesi olarak ama bisiklet kullanmaya öğrenenlere söylendiği gibi “Durma, düşersin” diyelim kendisine ve partisine.

Yaşanan gelişmeler askeri vesayet sisteminin zayıfladığının açık birer göstergesi ancak bu dönemin geri dönmeyecek şekilde kapandığının kanıtı değil.

İlk olarak Türkiye’de hala Silahlı Kuvvetleri kendi kişisel veya partilerinin konumlarını destekleme amacıyla kullanma amacında siyasiler var.

Askeri vesayet döneminin tamamen kapanması için gerek siyasi partiler, gerek medya, gerek sivil toplum örgütleri, gerekse üniversiteler arasında “Askerin yeri kışladır” konusunda uzlaşma olması gerekir.

Türkiye’de durumun böyle olmadığı CHP’nin aday listelerinden açıkça bellidir.

Masumiyet karinesi önemlidir ama askerle işbirliği içinde meşru hükümeti devirmeye çalışmakla suçlananların demokrasiye saygı duyduğunu söyleyen bir parti tarafından aday gösterilmesi doğru değildir.

Juan Linz, demokratik meşrutiyeti şöyle tanımlamıştır: “Bir rejim, muhtelif tüm sistemler içinde en iyi veya en az kötü olarak kabul edildiğinde meşruiyet kazanır.”

Bu nedenle askerin yeni oluşturulan kurumların meşruiyetini kabul etmesi önemlidir.

Siyasi partilerin yeni oluşturulan veya yeniden oluşturulan kurumlara yönelik tavrı bu açıdan önemlidir. Türkiye’de siyasilerin tavrı bu açıdan dikkat çekicidir.

Bunun yanı sıra Narcis Serra’nın vurguladığı gibi, askeri reformu ilerletmek ancak genel süreç ilerlerse mümkündür.

Türkiye ‘’Tam teşekküllü’’ bir demokrasi olacaksa, genel gidişi ilerletmek, ustalık döneminde reformlara hız vermek gerekir.

Yeni Meclis’in tablosu elbette kritik.

AK Parti’nin anayasayı halk oyuna götürecek bir çoğunluğa ulaşması, reform sürecine hız katması beklenen bir gelişme olacaktır.

Seçim ve Siyasi Partiler Yasası gibi anayasa değişikliğine bağlı reformların hayata geçmesi beklentisi de artacaktır.

Kopenhag Kriterleri’nin yerini Ankara Kriterleri’nin alması reform sürecini açıkça olumsuz etkilemiştir.

13 Haziran yoğun bir kampanyanın ardından gelecek.

Yaz aylarında yoğun bir çalışma beklemek gerçekçi olmayabilir ama Eylül ayından itibaren yeni bir reformcu ruhla Kürt, Alevi, Roman, inancı, kökeni ne olursa olsun tüm yurttaşlara güven verecek bir anayasa ile işe başlamak şart.

Yoksa asker bazen topuk selamı verir, bazen de muhtıra…

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir