Haberler

Asker Kaçırma Olayının PERDE ARKASI

Bir kez daha zaman ayarlı bir eylemle karşı karşıyayız. Asker kaçırma olayının iki mesajı var. Biri Başbakan Erdoğan’a…’’

Çözümü bekleyen tehlike

AK Parti ve CHP Grup Başkanvekilleri yemin krizinin çözümü için bir araya gelecekler.

CHP, Ergenekon sanığı milletvekilleri Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay’ı kurtarmak için yeni bir talepte bulunmazlarsa, kriz aşılacak.

Ankara’daki beklenti, yeni bir krizin çıkmayacağı yönünde.

İşler beklendiği gibi giderse CHP’liler saat 15.00’te Meclis’e girecekler ve kürsüye çıkıp yemin edecekler.

Çözüm umutlarının zirve yaptığı bir sırada pişmiş aşa su katmak istemem ama bu beklenti sonuçsuz kalabilir.

Bu anlaşmanın gerçekleşmesinin önünde tek engel var.

O da CHP heyeti, Haberal ve Balbay’ı kurtarmak için, bir yasal düzenleme yapılması önerisiyle gelirse anlaşma sağlanamayacak.

Bu durumda AK Parti masadan kalkacak.

Gelinen noktada son durum ne?

Ergenekon ve KCK sanıklarını kurtarmak için bir Anayasa değişikliği yapılması gündemde yok.

AK Parti böyle bir formülün içinde yer almayacak.

Ergenekon sanıklarının kurtarılması için bir yasa değişikliği mümkün mü? AK Parti o teklife de kapalı.

Peki çözümü getirecek formül ne?

AK Parti ve CHP Grup başkanvekilleri ortak bir deklarasyon açıklarlar. CHP Meclis’e girer, yemin eder. Böylece sorun çözülmüş olur.

Bu deklarasyonda neler yer alacak? Sorunun çözümü için bir Anayasa ve yasa değişikliği taahhüt edilmeyecek.

Tüm sorunlarının çözüm merciinin parlamento olduğu, milli iradenin öneminin vurgulandığı, özgür bir Anayasa yapılması ve siyasetin önündeki engellerin kaldırılması için Meclis zemininde çalışmaların yapılacağının ilan edildiği bir mutabakat metni kamuoyuna açıklanacak.

Bu kadar…

Bunun ötesi yok…

Bunun ötesindeki şeyler için ısrar etmek, çözümsüzlük demek.

Peki CHP bunda ısrar edebilir mi? CHP krizin çözümü için başbakan seviyesinden başladı işe. Hem de buyurgan bir üslupla Başbakan Erdoğan’a talimat vermeye kalkıştılar. Ama kısa sürede sert bir kayaya tosladıklarını anladılar.

Rotayı bu kez Çankaya’ya çevirdiler. Cumhurbaşkanı bir diyalog kapısı araladı.

Ama Kılıçdaroğlu da çok iyi biliyordu ki çözümün anahtarı Başbakan Erdoğan’ın elindeydi. Kapıyı kilitleyip anahtarı Başbakan’a veren de kendi öngörüsüz tutumu olmuştu.

Meclis Başkanlığı için Cemil Çiçek isminin gündeme gelmesi üzerine bir umut ışığı olarak sarıldılar.

Cemil Bey bu süreci iyi yönetti. Ancak Başbakan kapıyı açmadığı sürece Cemil Bey’le de bir noktaya kadar gidebileceklerini gördüler.

Geldikleri noktada son umutları AK Parti grup başkanvekilleri oldu.

O nedenle yeni bir şart dikte ettirme imkanları yok.

Ama kendi kararlarını kendileri veremediği için nasıl hareket ederler kestirmek zor.

Ama yeni bir şartla geldikleri takdirde, Başbakan Erdoğan bu kapıyı da açmaz kendilerine. Bu iş biter.

Ama Cuma günü varılan mutabakata sadık kalırlarsa, bugün CHP’nin Meclis’e girip yemin etmelerine tanık olabiliriz.

Büyük ihtimalle de böyle olacak.

Peki bir şeyler tersine gider de CHP yemin etmezse Baykal ne yapacak? Yakın çevresiyle konuştum. Baykal, yemin krizinin artık yönetilemez bir noktaya geldiğini savunuyor. Erdoğan’ın CHP’yi kurtarmak gibi bir misyonu olmadığını belirtiyor. Ama CHP girmezse tek başına kürsüye çıkıp yemin etmesini kimse ondan beklemesin.

En azından şimdilik.

Eğer CHP sorunu aşılırsa bu kez BDP öncelikli gündem maddemiz olacak.

Sıra BDP’ye gelince yine tuhaf şeyler olmaya başladı.

İşler tam çözüm noktasına gelindi diyorsunuz, bakıyorsunuz bir yerden bir şeyler patlak veriyor.

Bir kez daha zaman ayarlı bir eylemle karşı karşıyayız.

Diyarbakır’da askerlerimizin kaçırılması olayından söz ediyorum.

Seçimlerin ardından Hatip Dicle ve KCK sanığı milletvekillerini bahane ederek, Diyarbakır’da alternatif Meclis toplayan BDP’lilerin Meclis’e gelip, yemin etmelerinin yolu açılmışken, askerlerimizin kaçırılması olayı yaşanıyor.

Askeri kaçırılan bir ülkenin hükümeti, BDP’yi kurtaracak bir formüle destek verebilir mi?

Hangi parti teröristler, Türk askerini kaçırırken, BDP’ye el uzattılar şeklindeki ithamın muhatabı olmak ister?

Başbakan Erdoğan ile DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’ün bir araya geleceği gün, Çukurca’da mayın patlamıştı.

7 askerimizin şehit olduğu patlamaya, ‘‘bizim birliklerimizin döşediği mayınların neden olduğu ortaya çıktı. Askeri mahkemede yargılama devam ediyor.

Demokratik Açılım süreci Habur’la kesintiye uğratılmak istendi.

Bu kez de BDP’lilerin Meclis’e dönüp yemin etmeleri için Öcalan’ın talimat verdiği, parti yöneticilerinin Meclis Başkanı Cemil Çiçek’le temas kurduğu bir sırada zaman ayarlı asker kaçırma işi yaşandı.

Tek taraflı ateşkesin ilan edildiği bir sırada ise Bingöl’de 33 askerimiz şehit olmuş, oluk oluk kanın aktığı bir dönemin kapısı aralanmıştı.

Zaman ayarlı müdahalelerin örnekleri çok.

Bir yenisi ile karşı karşıyayız.

Bu kez çift taraflı bir oyun oynanıyor.

Asker kaçırma olayının iki mesajı var. Biri Başbakan Erdoğan’a.

Bu olayın ardından BDP’nin önünü açmasını engellemeye çalışıyorlar.

Gerçi Başbakan’ın da öyle bir çabası yok.

İkincisi ise Öcalan’a…

Çözüm yönünde ağırlığını ortaya koyan İmralı bu tür eylemlerle tasfiye edilmek isteniyor.

Çünkü Öcalan’ın mesajı açık.

‘‘Bir deklarasyon sunun ama ısrarlı olmayın. Meclis’e girin ve yemin edin’’

Bir kez daha tünelin ucunda ışık gözüktü, bir kez daha tuhaf şeyler olmaya başladı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir