AÇILIMA DESTEĞİN TÜM AYRINTILARI
Başbakan Tayyip Erdoğan, demokratik açılıma destek vermeleri için tiyatro, sinema sanatçıları, yönetmenler ve yapımcıları ağırladı.
Dün Dolmabahçe’deki Başbakanlık Çalışma Ofisi’nde yapılan kahvaltılı toplantıya, 62 ünlü isim katıldı. Sanatçılarla tek tek tokalaşan Erdoğan, konuşmasında da açılımı onların eserleri üzerinden anlattı. Kullandığı tabirleri ise sinema dünyasından seçti: “Artık devlet olarak, Türkiye’nin meselelerini geniş çekimle, yakın planla ele alıyoruz. Filler tepişirken çimenler ezilmesin, istiyoruz.”
“Biz artık devlet olarak, hükümet olarak Türkiye’nin meselelerini geniş çekimle, yakın planla ele alıyoruz.” dedi. “Yıllarca sizlerin kadrajına giren meseleler artık bugün bizim de kadrajımıza girmiştir.” mesajını verdi. Demokratik açılımla ilgili hassasiyetlerini de şöyle senarize etti: “Hani, Sevgili Cem Yılmaz ‘Vizontele’de ‘Zeki Müren de bizi görecek mi?’ diye soruyor ya… Zeki Müren’i bilemem ama biz, hükümet olarak olup biteni görüyoruz. Samimi bir gayretin içerisindeyiz.”
Sabah 10.30’da başlayan toplantı, yaklaşık 4 saat sürdü. Toplantıya İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik ve milletvekilleri de katıldı. 25 sanatçı söz alarak düşüncelerini paylaştı. Oldukça neşeli geçen toplantıda, espriler, tahmin edilenin aksine Cem Yılmaz, Şahan Gökbakar ve Ata Demirer’den değil Beynelmilel’in yönetmeni Sırrı Süreyya Önder’den geldi. Bazı sanatçılar mesleki problemlerini dile getirirken bazıları da demokratik açılımla ilgili görüşlerini aktardı.
Başbakan Erdoğan da sanatçılar olmazsa sürecin eksik kalacağını ifade ederek, “Sürece omuz vereceğinize, Türkiye’nin yakıcı sorunlarını çözmek noktasında desteğinizi, katkınızı, çabalarınızı esirgemeyeceğinize yürekten inanıyorum. Görüş, öneri ve eleştirilerinizi dikkatle dinleyeceğim ve arkadaşlarım notlarını alacak. Bunların takibini arkadaşlarımla birlikte yapacağımdan şüpheniz olmasın.” diye seslendi. Sanatçılarla yaptıkları bu toplantıların asla ve asla bir yönlendirme amacı taşımadığını da vurgulayan Erdoğan, “Herhangi bir yönlendirmeye sizlerin de prim vermeyeceğinizi biliyorum.” dedi. Başbakan, konuşmasında şu mesajları verdi:
SİZLERDEN İLHAM ALARAK YOLA ÇIKTIK: Sanatçıların ortaya koydukları sorunları görerek, onların eserlerinden yola çıkarak, onlardan güç ve ilham alarak bu yola çıktık. Dolayısıyla, sizin sözleriniz, tavsiyeleriniz, eleştirileriniz bizim için hayati derecede önem arz ediyor. Bugün bizim yaptığımız, sizlerin yıllardır filmlerinizle, dizilerinizle, oyunlarınızla, şovlarınızla dile getirdiğiniz tüm o sorunları gündeme taşımak ve onlara artık somut çözümler üretmek çabasıdır. Adı anılmayan, konuşulmayan, görülmeyen, bilinmeyen, dışlanmış ve itilmiş birçok kesim ve birçok sorun sizlerin sayesinde sahne aldı. Acıları, feryatları, hüzünleri, ihtiyaçları en önce sizler fark ettiniz ve en önce sizler topluma gösterdiniz. Şu anda bizim yaptığımız, işte tüm o kesimlerin, tüm o sorunların sahne almasını sağlamaktır.
AMERİKALILAR SADECE VİETNAM İÇİN ONLARCA FİLM ÇEKTİ:
Amerika’dan binlerce kilometre uzaktaki o savaş, her boyutuyla irdelendi, her boyutuyla eleştirildi, her boyutuyla kamuoyunun gündemine taşındı. Şu anda aynı şekilde Afganistan üzerine, Irak üzerine filmler, diziler yapılıyor. Tarih boyunca bir kitap okuyup hayatı değişen çok sayıda insan var ama son 2 yüzyıl boyunca, kitabın yanında filmlerin, dizilerin, tiyatro oyunlarının da hayatı değiştirecek güce sahip olduklarına şahit olduk.
YILMAZ GÜNEY’İN FİLMLERİNE KULAK VERİLMELİYDİ: Bazen tek bir kare, tek bir sahne, bir seans, bir replik, yüzlerce, hatta binlerce sayfada anlatılabilecek konuyu etraflıca izah edebiliyor. Hollywood yapımı olan ‘Kurtlarla Dans’ filmi, tek başına bütün Amerika’nın, hatta tüm dünyanın Kızılderililere bakışını çok ciddi şekilde değiştirmeyi başardı. Aynı şekilde, bir ‘Malcolm X’ filminin, ‘Mississippi Yanıyor’ filminin, ‘Kökler’ adlı dizinin, siyahilerin toplumsal konumunu ne kadar olumlu etkilediğini, zihinsel bir devrim gerçekleştirdiğini de gördük. Eğer bu ülkenin otoriteleri, Yılmaz Güney’in filmlerine kulak vermiş olsalardı, inanın Türkiye bugün çok farklı bir yerde olabilirdi…